SAYFA SÜREKLİ GÜNCELLENMEKTEDİR – TIKLAYINIZ
“BANA NASİP OLDU!”
Uzun yıllar altyapı, A Takım, uzun yıllarda A Takım’da yaşadığım başarılar… Çok fazla kupa var. 7 tane şampiyonluk var içerisinde, UEFA Kupası, Süper Kupa var. Başarılar içerisinde bu ortama hazırlanan bir futbolcu oldum. Teknik direktörlük kariyerine başlayınca da aklınızda hep Galatasaray oluyor. Bunun bana nasip olması çok doğru bir zamanlama oldu. Yeni bir yönetim geldi, kafa olarak çok uyuştuk. Erden Bey, başkanımız, yönetim kurulumuz çok değerli insanlardan oluşuyor. Hep ‘inşallah doğru zamanda olsun’ derdim, oldu. Benim için çok büyük mutluluktu. Bekliyordum, ne zaman olacağını bilmiyordum.
“BAŞKA HEDEFİMİZ OLAMAZ”
Florya’da en üst kattaki teknik direktörlük odasında benim olmam çok büyük bir heyecandı. İlk konuşmada da hedefimizin şampiyonluk olduğunu söylemiştim. Galatasaray’ın başka hedefi olmaz. O dönemde transfer yok, kadro yok, takım ligde 13’üncü olmuş, psikolojik anlamda çökmüş bir takımdı. Değişim gerekiyordu, değişimi doğru yaptık. Getirdiğimiz oyuncular çok doğru ve karakterliler. Burada bir emek vardı. Benim değil, Galatasaray camiasının verdiği bir emek vardı. İçeride biz sportif anlamda kurduğumuz ortam değerliydi. Sadece saha içi değil, saha dışı ortamı da güzeldi. Gelen transferleri karşılamaya gidiş bile çok önemli. Pozitif ortamı başlatmak çok önemli. İlk geldiği andan itibaren Galatasaray’ın ne kadar değerli olduğunu bilebilen oyuncular geldi. Ortama girişleri açısından faydalı oldu. İyi bir program, iyi bir hazırlık. Transferler geç geldi aslında. Lig başladıktan sonra yavaş yavaş oyuncuları oynatabilmeye başladık. Hedef şampiyonluktu, şampiyonlukla bitti. Hedefimize ulaşmamın mutluluğunu yaşıyorum. İnsanların bize yüklediği sorumluluğunu, sokakta sevinmesini, bizle beraber her şeyi yaşamalarını gördüğüm için ayrıca mutluyum.
“REKORLAR KIRDIK!”
Birçok rekor kırdık. Her geçen gün bir şey öğreniyorsun. En etkileyici olanı 14 maçlık galibiyet serisi. Lig tarihinin en uzun serisi. 3 tane de kupa maçı vardı, 17 maçlık total bir seriydi. Bu çok etkileyiciydi. Bu yıllarda çok daha zor. 20-30 yıl önceye göre daha zor lig. Ligde bu puan ortalaması da 30 yılın en yükseği, öyle okudum. Puan ortalaması, galibiyet sayısı olarak bu yılların rekorunu net bir şekilde kırdık. Hedefimiz şampiyonluk bizim dedim. Rekorları kırmaya çalışmadık. Kazandıkça rekorlar kırdık. Bu rekorları da hep bana söylediler. Benim adımı söyleyerek söylediler ama çok doğru olan şey, benim sahiplenmem değil de Galatasaray camiası olarak kırdık. Yaşadığımız her galibiyette herkesin payı var. Tribündeki seyircinin, başkanımızın, yönetimin, camianın, taraftarın payı vardır. Biz bu rekorları hep beraber kırdık. Teknik adam olarak benim ismim, oyuncular yazılacak ama Galatasaray camiası kırdı bu rekoru. Bu rekorlar bizi mutlu etti, motive etti, bir sonraki maça daha yüksek performansla çıkardı.”
“FENERBAHÇE’YE FARK YAPABİLİRDİK”
Galatasaray – Fenerbahçe maçları çok önemlidir, değerlidir. Şampiyon takım bazen derbilerde yenilir, burukluğunu yaşar. Fenerbahçe’ye karşı içeride, dışarıda 6 gol atıp gol yemedik. Rakibimiz iki maçta da domine ederek kazandık. Daha farklı skorlarla da bitebilirdi. Şampiyonluk sonrası kutlama öncesi Fenerbahçe’yi yenmek, camiamızın sevincini 2 katına çıkarttı. Beşiktaş ve Trabzonspor’a karşı iç sahada kazandık. Tek mağlubiyetimiz Beşiktaş’a karşı deplasmanda oldu. Bu sene lige hükmeden, domine eden bir Galatasaray vardı. Şampiyon olabilirsiniz ama çok fazla zorlanıp, rakip hatasıyla şampiyon olabilirsiniz. Bu sene kimse hata yapmadı. Biz 88 puana ulaşıp şampiyon olduk. Bu Galatasaray’ın kalitesini, inanmışlığını, motivasyonunu gösteriyor. Lig de çok kaliteliydi. Rakiplerimizin kadrolarında da çok önemli oyuncuları vardı. Bu sene kalite olarak son yılların en iyi liglerinden biriydi. Galatasaray, bu sezon Süper Lig’e kalite ve fark kattı. Galatasaray’ın getirdiği oyuncular, ligin marka değerini çok yükseltti.
TRANSFERLER; KIRILMA ANI…
Şöyle zor; transferler geç geldi, adapte olmak, bizim oyuncuları oyuncuların bizi tanıması… İlk yarıdaki fikstür zordu. İlk 10 haftada 6 deplasman, 3 iç saha ve 1 hafta bay vardı. Zorlu bir fikstürdü. Biz o 10 haftayı aslında puan farkı 5 olarak geçtik. Genel olarak baktığımızda o döneme göre biz daha fazla puan toplayabilirdik ama genel olarak baktığımızda kötü bir senaryo değildi. Bizim için en zor fikstür, Dünya Kupası öncesi maçlarıydı. Karagümrük, Beşiktaş, Başakşehir maçlarıydı. O 3 maç kırılma anıydı. 3 galibiyet, oyun ve skor, gerçekten etkileyiciydi. Fenerbahçe de puan kaybetti, fark 2’ye düştü. Dünya Kupası arasına çok motive gittik. Lig genelinde çok sakatlık yaşamadık. Bu da önemliydi. Atletik performans ekibi, tüm heyet, doktor, sağlık ekibi… Onlar da gerçekten takıma çok büyük değer kattılar. Çok az sakatlık yaşadığımız bir sene. Bu da hem çalışma metodları, antrenman bilimi anlamında, sahada da yüksek tempoda ve baskıda oynadık, bu seneyi az sakatlıkla geçirmek önemliydi.
“DÜNYA KUPASI SONRASI ZORLANDIK”
Dünya Kupası sırasında Sergio Oliveira ve Mauro Icardi’de oldu. Lig tekrar başladıktan sonraki birkaç hafta zorlandık. Ritme girdikten sonra yine takım olarak bu sefer ülkemizin yaşadığı deprem felaketi oldu. Bizi derinden yaraladı, psikolojimizi farklı bir yere götürdü. Zor haftalardı. Bu kadar uzun bölümde, performans olarak hep en üstü yakaladık. Bu da önemliydi.